Son yıllarda Türkiye'de kadın cinayetleri artarken, bazı hikayeler tanıkların yüreğini yakarken, olayların derinlerine inmek de zorlaşıyor. Bu kez karşımıza çıkan korkunç bir olay, bir anne ve kızının hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Olay, sosyal medyanın yanı sıra geniş kitlelerin ilgisini çeken bir trajedi olarak gündeme geldi. Eşi tarafından katledilen bu kadın, son zamanlarında "Sonum iyi olmayacak" diyerek çevresini uyarmasıyla dikkat çekti. Bu tür önseziler, toplumdaki şiddet döngüsünü anlamamıza yardımcı olabilir.
Efsane gibi bir aşk hikayesinin sonunu yazan bu çift, birçok insanın hayalini kuracağı bir ilişkiyi yaşadıkları sanılırken; gerçekler yıllar geçtikçe kanlı bir sahneye dönüştü. Olayın yaşandığı gün, genç kadın ve kızı, evlerinde sıradan bir gün geçirirken, eşi aniden evde ortaya çıktı ve korkunç bir saldırı gerçekleştirdi. Kurban, saldırıdan önce eşiyle sık sık tartışmalar yaşamış ve bu süreçte "Sonum iyi olmayacak" şeklindeki ifadeleriyle çevresindeki dostlarına kaygılarını açmıştı. Olay, kadının yaşadığı psikolojik baskıyı ve şiddetin ne denli derin olduğunu anlamak için önemli bir örnek teşkil ediyor.
Bu tür trajediler, toplum olarak kadınların karşılaştığı şiddet olaylarını gözler önüne seriyor. Eşinin, kadına uyguladığı şiddet bir son değil, aynı zamanda bir başlangıç olarak algılanmalı. Çünkü kadınlar genellikle bir çıkış yolu ararken, çoğunlukla ya sistem tarafından ya da çevreleri tarafından engelleniyor. Şiddet görmüş veya tehdit altında hisseden kadınlar için destek mekanizmalarının güçlendirilmesi şart. Devletin bu konuda alacağı önlemler, benzer olayların tekrar yaşanmaması adına hayati önem taşıyor.
Bu olay, sadece bir aileyi değil, birçok insanın ruhunu derinden yaraladı. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar, kadının başına gelenlerin ne denli acı verici olduğunu bir kez daha hatırlatırken, cinayet sonrası şiddet mağdurlarının durumu gündeme geldi. Ayrıca, sosyal etkileşimlerin çoğu zaman şiddeti tetikleyen mekanizmalar olarak çalıştığı da açıkça ortaya konulmuş durumda. Çevresindeki insanlar, kadının içinde bulunduğu durumu göz ardı ederken, eşi tarafından uygulanan şiddetin yalnızca fiziksel değil, psikolojik bir savaş olduğunu da gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, bu tür olaylar, toplumun ve bireylerin birlikte hareket etmesinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Eşit haklar, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve farkındalık yaratma konularında daha fazlasını yapmak hepimizin elinde. Kadın cinayetlerinin sadece birer istatistikten ibaret olmadığını, her birinin arkasında yasak savıcılık ve acı bir hikaye olduğunu unutmamalıyız. Bugün her birimizin üzerine düşen sorumluluk, geçmişte yaşanan trajedileri unutturmayacak önlemler almak ve açık bir toplum oluşturma çabasıdır. Unutulmamalıdır ki; 'şiddeti önlemek' sadece kadınların hakkı değil, insanlık onurunun bir gereğidir.