Küresel jeopolitik dengelerin sarsıldığı bir dönemde, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Kafkasya'da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşmasına zemin hazırlaması, dikkatleri üzerine çekti. Uzun süredir devam eden çatışmaların ardından imzalanan bu anlaşma, yalnızca bölge için değil, uluslararası ilişkiler açısından da önemli sonuçlar doğurabilir. Peki, bu anlaşma ne anlama geliyor? Gerçekten kalıcı bir barış sağlanabilir mi? İşte, Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasının arka planı ve olası etkileri üzerine bir inceleme.
Uzun yıllardır süregelen Azerbaycan-Ermenistan çatışması, 1988'de başlayan Dağlık Karabağ bölgesinden kaynaklanıyor. Bu bölge, hem etnik bağlılıklar hem de tarihi derinliği olan bir bölge. 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte, Azerbaycan ve Ermenistan arasında sıcak çatışmalar başladı ve 1994'te tarafların ateşkes imzalamasına rağmen, bölgedeki gerilimler hiç azalmadı. 2020'de gerçekleşen altı hafta süren savaş, bu tarihi çatışmanın en kanlı dönemlerinden biriydi ve Azerbaycan, önemli toprak kazanımları elde etti.
Trump’ın bölgedeki barış çabalarına dahil olması, yalnızca ABD'nin öncülüğü değil, aynı zamanda bölgesel güçlerin de etkisini gösteriyor. Trump yönetimi, arabuluculuk rolü üstlenerek, her iki tarafla da bağlarını kuvvetlendirme çabası içine girdi. Bu anlaşma, hem Trump hem de onun uluslararası politikada kazandığı avantajlar açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Pepsi gibi büyük Amerikan şirketlerinin bölgeye olan ilgisi, bu diplomasi çabalarının arka planında duruyor. Ekonomik faktörler, barış sürecini daha da pekiştirebilir. Ancak Trump sonrası yöneticilerin bu anlaşmayı nasıl sahipleneceği ve uygulayacağı, gelecekteki gelişmelerin belirleyicisi olacaktır.
Azerbaycan-Ermenistan anlaşması, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkelerin politikalarını da etkiliyor. Türkiye'nin Azerbaycan ile olan sıkı ilişkisi ve Rusya'nın Ermenistan'la olan geleneksel bağları, bu yeni barış ortamında önemli rol oynuyor. Kafkasya'da güvenli bir ortamın sağlanması, hem enerji güvenliği hem de ticari yolların açılması açısından hayati öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Trump’ın Kafkasya’da gösterdiği çaba, yeni bir barış döneminin kapılarını aralayabilir. Ancak bu sürecin karmaşıklığı ve çok taraflı etkileri göz önüne alındığında, tüm tarafların bu yeni durumu nasıl yöneteceği belirleyici olacaktır. Kafkasya'da barışa ulaşmanın mümkün olup olmadığı ise zamanla ortaya çıkacaktır.
Bölgedeki anlaşmanın kalıcılığı ve sürdürülebilirliği için, tarafların siyasi iradesinin yanı sıra, uluslararası toplumun da bu sürece destek vermesi gerekiyor. Zira, barışın sağlanması sadece iki ülkenin meselesi değil; global bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Belirtilen sorunların üstesinden gelinmesi için kapsamlı bir strateji geliştirilmesi ve bu stratejinin uygulanması, Kafkasya'nın geleceği için kritik bir adım olacaktır.
Sonuç olarak, Trump’ın Kafkasya’da sağladığı barış, sadece iki taraf arasında bir anlaşma olmanın ötesinde, bölge için yeni bir başlangıcı temsil ediyor. Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan bu anlaşma, dünya genelindeki diplomasi ve uluslararası ilişkiler açısından önemli bir örnek teşkil edebilir. Tüm bu gelişmelerin nasıl şekilleneceği ise yakın gelecekteki gelişmelerle daha net bir şekilde görünecek.